6 Ocak 2016 Çarşamba

SAVAŞIN DÖNÜŞÜ VAR MI ? / KARLA'NIN ŞARKISI /KEN LOACH

 SAVAŞIN DÖNÜŞÜ VAR MI ? / 
KARLA'NIN ŞARKISI /KEN LOACH



"Bütün bu olanlara inanmak çok zor" der  Glasgow'da 72 numaralı hatta çalışan Belediye Otobüs şoförü George filmin Nikaragua'da biten final sahnesinde. Savaştan dönüş var mı gerçekten hiç bir şey bir daha eskisi gibi olur mu ? Yaşananlar unutulur mu, evini bırakıp gitmek mi zor, yoksa kalıp cehennemi yaşamak mı her şeye rağmen.
" İlk başta ben sanmıştım ki bu fonla hayırlı bir iş yapılıyor, çocuklar kurtarılıyor. Ama işin içine girince bir de baktık ki belli bir tabakadan siyah çocukları Kenya'lı işadamları ile işbirliği halinde eğitmekle uğraşıyorlar; bunlarla yeni Kenya'nın, yeni orta sınıfını ve devlet memurlarını,  İngiliz tarzında eğiterek, disipline ederek oluşturacaklar....  Orada görevli Amerikalı siyah bir öğretmen tüm bunların yeni sömürgecilikten başka bir şey olmadığını söylüyordu. Bütün bunları anlattık tabi filmde. Save The Children küplere bindi, film gösterilmedi.  ( Kaynak: Ken Loach ve Filmleri : Hangi Taraftasınız? Antony Hayward / Agora Kitaplığı )
Yönetmenin ilk sansürüdür. Save The Children (Çocukları Kurtarma Fonu ) Loach'a faaliyetlerini tanıtmak amacıyla Kenya ve Uganda da çekilmek üzere  bir belgesel ısmarlar.  Kırk küsur yıllık sinema yaşamında demokrasisi ile övünen ve sömürgeleri sayesinde üstünde güneşin batmadığı Büyük Britanya İmparatorluğunda filmleri, belgeselleri sansürlenir hatta İngiltre İç İstihbarat Teşkilatının sakıncalı şahıslar listesine adını yazdırır.
Filmografisi gerçekçi ve insani öyküler sunar. Kıyasıya bir sistem eleştirisi vardır. Kendi ülkesinde Neo-liberal politikaların altında ezilen işçi sınıfının yanında durduğu gibi İrlanda'da Britanya tarafından yürütülen kirli iç savaşı afişe etmesi, İspanya iç Savaşı ve Nikaragua'da CIA destekli kontra terörü anlatan filmleri ile bağımsız sinemasını çekmeye devam eder.
1996 yapımı Karla'nın Şarkısı (Carla's Song) filmi bir aşk hikayesi çerçevesinde iki bölümlü, ikinci yarıda yoksul Nikaragua  görüntüleri ile savaşın dehşetini bir Avrupalı'ya yaşatmanın ya da anlatmanın  çabasıdır.

George İskoçya'nın en büyük şehri Glasgow'da belediye otobüsünde şofördür. Kurallara uymaktan hoşlanmayan, sistemin baskıcı dayatmaları ile ufak tefek dalgasını geçen bir adamdır.Bu nedenle de üstlerinden sıklıkla uyarı almaktadır. Otobüse para vermeden binen yabancı bir genç kızı yakalayıp onu bağıra çağıra polise teslim edeceğini söyleyen bilet kontrol memuru ile tartışıp kızın otobüsten kaçmasını sağlar. Ve tabi ki işten uzaklaştırma alır.
Carla Nikaragua' da  müzik gurubu ile çalışan bir  dansçıdır. Ülkenin çeşitli bölgelerinde gurupla dolaşırken Amerikan Hükümetinin solcu hükümeti düşürmek için yarattığı sanal ama gerçek  iç savaştan yaşadıkları nedeniyle kaçıp İskoçya'ya sığınmış, İngiliz göçmenlerle yaşama tutunmaya çalışan  bir kızdır. George kıza aşık olur, işini, nişanlısını ve ülkesini bırakıp peşinden Nikaragua ya gider. Carla'nın geçmişi ile yüzleşip iyileşmesi gerektiğini düşünmektedir.
Nikaragua Amerika' nın bir şekilde yönetmekten vazgeçmediği tipik bir Güney Amerika ülkesi. Doğal kaynaklarının Amerikan destekli ailelerin yönettiği hükümetler aracılığı ile küresel sermayeye aktarıldığı, halkın çoğunluğunun yoksulluk ve sefaletle boğuştuğu dünya coğrafyalarından sadece biri.
1979 yılında yapılan devrim ile yönetim Sandinistaların eline geçince Amerika'nın ekonomik ambargo ile boğmaya çalıştığı yoksul ve çaresiz insanlar. Bir yandan ekonomik yaptırımlar sürerken diğer taraftan CIA nin desteklediği solcu hükümeti devirmeye çalışan anti-komünist kont-gerillalar.
Ülkede bir yerden bir yere gitmek için balık istifi otobüsler ya da kamyonlar kullanılmaktadır. Kamyonun arkasında seyahat ederken yerli halk George sorar. Senin ülkende ne yetiştiriliyor diye. Fasulye, mısır, kahve, kavun ne üretiyorsunuz sorusunu "hiçbir şey " diye yanıtlar. Düşünür sonra çantasından viski şişesini çıkarır biz sadece bunu üretiriz der. Şişeyi alıp tadına bakan köylülerden biri "İçine ettiğimin harika ülkesi" der ve hep birlikte gülerler. Öyle ya sömürmek varken üretmeye ne gerek var. Zor işleri yapacak bir sürü yoksul var dünyada.
Carla ve köylüler anlatmaya devam ederler yolculuk süresince. Biz bu devrimi korumakta kararlıyız. Her evden bu yola verdiğimiz canlarımız var. Daha önce sadece bir kişiye ait olan toprakta  şimdi kırk aile geçiniyor. Amerika'lı gringoların  dönüp bunu bizden almasına izin vermeyeceğiz.
 Yeni dünya düzeni  kirli oyunlarından vazgeçmez. Ronald Reagan döneminde patlak veren İrangate skandalının iç yüzü hala tam olarak bilinmemektedir. ABD yönetim kademesinden birilerinin İran'a silah satıp buradan kazanılan parayı ise yasadışı bir şekilde Nikaragua'daki solcu hükümeti devirmek için çalışan anti-komünist gurupları desteklemek için kullandığı ortaya çıkar. Filmin sonunda Bradley bu gerçeği George anlatır aslında.
Carla yaralanan ve sonrasında akıbeti belli olmayan eski erkek arkadaşını bulmak için ülkesine dönmüştür. Koşullar savaş koşullarıdır. George geldiği yeri şaşkınlıkla izlemektedir. Mayınlı arazilerden geçen otobüste olan patlamayla ölen ve yaralananların ortasında kalması, silahlı çatışmalar Carla'nın ailesinin olduğu köydeki  hastane ve okula yapılan havan toplu saldırının ortasında kalmak onun bildiği hayatlardan çok uzaktır.
Bu yoksulluğa rağmen ülkesine ve devrime inanmış gençler harıl harıl çalışmakta, müzik ve dans sürmektedir. Gece eğlencesinden sonra şiddetli bir saldırıya uğrayınca George dönmeye karar verir ve sonunda gerçeklerle yüzleşir.
İzleyici  bir olayı  karşıdan izlemekle ya da bildiğini düşünmek ile  içinde yaşamak arasındaki farkı filmin her karesinde sorgular. Nikaragua şehirleri, duvar yazıları posterleri, yoksul insanları, taş ve sopalarla kendilerine oyun kuran ve kahkahalarla oynayan çocukları. Şarkıları, ezgileri her koşulda gülmek yaşamak ve aşktan vazgeçmeyen insanları.
Ve diğer tarafta hiç sevmemiş belki de hiç bağıra çağıra şarkı söyleyip dans etmemiş insanların kinlerini kusmak için bu pis savaşları, kirli tuzakları kurmaya devam ettikleri dünya.

Yoksa gücün, paranın ve iktidarın bu kadar fazla olması ne işine yarar ki insanın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder