21 Nisan 2015 Salı

KLASİK SİNEMA KUŞAGINDAN


CITIZEN KANE / ORSON WELLES

MAYIS AYINDA YENİDEN YURTTAŞ KANE İZLEMEK

Orson Welles; Mayıs ayının sinema dünyasına armağanlarından biridir. Mayıs ayında doğan ünlü yönetmen Amerikan sinema endüstrisinden komünistlikle suçlanıp dışlanan dahi bir çocuktur aslında. 1941 yılında Yurttaş Kane filmini çektikten sonra filmin içeriğini beğenmeyen, oyunları ortaya çıkarılan bütün muktedirler gibi Amerikan medya ve sinema endüstrisi muktedirleri de bu yaramaz çocuğu/adamı etraflarında görmek istemediler ve Avrupa'ya sürgüne gönderdiler.
Film kocaman bir malikanenin tel örgülerle çevrelenmiş ve Girmek Yasaktır (NO TRESPASSİNG) tabelası ile karşılar bizi. Elindeki kar tanelerinin aktığı cam küreyi yere düşürerek ölen adamın son sözü ROSEBUD olmuştur. Film boyunca gazeteciler bu sözcüğün anlamının peşine düşerken Ünlü ve güçlü medya devi Charles Foster Kane'nin yaşam öyküsünü de tanıklık ederler.
Orson Welles belki de çok küçük yaşta kaybettiği anne ve babasının yokluğundan bildiği ailesiz yaşamın yalnızlığını ve kaybolmuşluğunu; Charles 'ı da çok küçük yaşta annesinin pansiyonunda kalan bir müşterisinin oda parasını ödeyemeyince verdiği ve sonradan değerlenen Maden Ocağını bir Bankaya işletmeye vererek iyi bir eğitim ve 25 yaş itibarıyla büyük bir servet sahibi olmasını sağlayarak anlatır. Yalnız bir çocukluğun getirdiği derin yalnızlık duygusu,  sürekli görünür ve sevilir olma isteği, 25 yaşına geldiğinde Banka'dan  büyük şirketlerinin yönetimini değil küçük bir gazeteyi istemesine yol açar.


The Newyork Daily Inguier Gazetesinin yönetimini almaya çok yakın arkadaşı Leleand ve Genel Müdürü olacak olan Bernstein ile birlikte gelir. Haber 24 saat sürer der eski genel yayın yönetmenine ve kendine yayıncılık ilkeleri belirler. Bunlar;
1. Hiç kimse ya da herhangi bir gurup gerçeğin önüne geçemez,
2. Halka hem YURTTAŞ hem de İNSAN olarak haklarının yorulmaz bir savunucusu olacağına dair söz veren bir metni gazetenin ilk sayfasında yayınlar.
Kendi şirketi bile olsa yolsuzlukları yazmaktan çekinmez. Okuyucu sayısı artarken sermaye guruplarının tepkisini çeker. Komünist olmakla suçlanır. Aldırmaz; gerekirse bütün servetini bu gazeteyi ayakta tutmak için feda etmekten kaçınmayacağını söyler.
Ancak şişede durduğu  gibi durmaz  şöhret . İster istemez baş döndürür. İdealist gazeteci; diğer gazeteleri ve hatta radyo istasyonlarını da satın alınca artık bir Medya Patronu olmuş ve gücün tadını almıştır. Film vizyona girince o dönemin medya devi William Randolph Hearst'in yaşamı ve eleştirisi olduğu iddia edilmiş ve Orson Welles'in  Holywood dan dışlanmasının en önemli nedenlerinden  biri olmuştur.
Filmin öyküsü birçok katmandan oluşmaktadır. İktidarın doğası, karakter ve kader ilişkisi gibi kavramsal temaların yanı sıra dönemin en büyük pazarlama sloganı olan Amerikan rüyası, kamuoyu, siyaset, medya ve şimdilerde eklenen ticaret ve halkla ilişkiler gibi artık gündelik yaşamın biçimlendirirci güçleri olan ve toplum mühendisliği dedikleri kapitalizmin en güçlü silahlarından, modern yaşam canavarları ve aralarındaki ilişkiler, bu olguların yeni ortaya çıkmış olduğu zamanlarda bir medya patronu üzerinden anlatılmaktadır.  Bu film sonrasında sinemanın da bu toplum mühendisliğinin araçlarından biri olduğu ve sinema sektörünün de sermayenin elinde olması gerekliliği konuşulup tartışılmaya başlanmıştır. Beyazperdede gördüklerimiz aslında bizim rüyalarımız değil kapitalizmin bize kurduğu küçük ve renkli tuzakların rüyaları olmuştur. Önceki yüzyılın bol kanlı savaşlarına yol açan BÖL VE YÖNET bu yüzyılda İZLET VE YÖNET olarak değişmiştir. Daha sonra dünyamıza giren TV endüstrisi ise, bu işin dahi çocukları ile bütün dünyayı Amerikan rüyaları ile donatmış ve hala da donatmaya da devam etmektedir.
Charles Foster Kane'nin seçimlere girmesi, evlilik dışı ilişkisinin ortaya çıkması, gazetelerde çıkan şarkıcı sevgili haberleri  ile seçilme şansını kaybetmesi, boşanması, yeteneksiz sevgiliyi Opera sanatçısı yapmak için Chicago Opera Binası'nı yaptırması, şarkı söyleyemeyen bir kadını "İnsanların ne düşüneceğine ben karar veririm, bu konuda OTORİTE benim." diyerek zorlaması filmin mükemmel ve sürükleyici anlatımı içinde gözünüzün önünden gelir geçer. Başlangıçta yoksulların haklarının peşinde olan idealist adamın aslında bütün bunları halka bir bahşiş olarak dağıtmış olduğunu görürüz. Çünkü seçimleri kaybettiğinde ve şarkıcı eşini yeterince alkışlamadıklarındaki  ortaya çıkan öfkesi halkı değersiz, hiç bir şeyden anlamayan bir kalabalık olarak gördüğünü, kibrini ve egosunu gösterir bize Welles.
Final bölümünde  yaptırdığı dev Malikane Xanadu'ya doldurulan hurda eşyalar, oyuncaklar, değerli tablolar, heykellere kamera geniş açı ile bakarak  uzaklaşırken Newyork şehrinin siluetini gördüğünüz  izlenimine kapılırsınız bir an. Rosebud'un anlamınına gelince; bir kez daha filmi izlerseniz diye söylemiyorum. Ancak bütün gücüne rağmen kaybolmuş çocukluğu, annesine olan özlemi ve yalnızlığıdır filmin en büyük sırrı. Bu bireysel hikayede mükemmel adamın otoriter yönetiminin hazin sonu verilir.
Filmin bitişini yine Girmek Yasaktır tabelası ile yapar ve gerçekten de bu tarihten sonra Orson Welles Holywood'a giremez. Muhtemelen O da biliyordur bu filmin yaratacağı etkileri. Yıl 1941, Avrupa İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde, Amerika hem savaştan kazanacağı ganimetlerin peşinde hem de kayıp vermek istemiyor. Savaş sonrası artık daha fazla konuşulacak demokrasi, İnsan hakları, yurttaşlık kavramları. İçi dolu ya da boşaltılmış olarak hepimize dayatılacak Amerikan demokrasisi ve rüyası. Herkes kendi payına düşeni alabildiği kadar almak için mücadele edecek.
Yine aylardan Mayıs, işçi bayramı,  işçiler alanlarda  hakların ve özgürlüklerin peşinde, bir türlü olamayan sendikal örgütler ve bitmeyen mücadele. Yetmiş dört yıl önce çekilen bir film, bir yönetmen . Sinema tarihinin dönüm noktası olmuş yalnız bir çocuğun komünist olan bir yetişkine dönüşüp dışlanması ve SEN YAŞLI OLMANIN NE OLDUĞUNU BİLMEZSİN AMA BEN GENÇ OLMANIN NE DEMEK OLDUĞUNU biliyorum diyerek dillere düşmüş bir şarkı ile bize veda eden bir adamın hikayesi oldu bu yazı. Orson Welles'e bir selam olsun bizden de.  

GÜNSELİ BİLGEN
pisinefil@gmail.com

pisinefil.blogspot.com.tr