Ölümcül Çözüm
/ Le Couperet
COSTA GAVRAS
Günseli
Bilgen-pisinefil@gmail.com
pisinefil.blogspot.com.tr
“ Bir zamanlar iki tane arabamız vardı, komşularımızı
tanımazdım bile şimdi karımı ve oğlumu yolumun üstü diyerek işe bırakan komşuyu
kıskanan zavallı işsiz bir adamım.”
İyi bir baba, iyi bir koca, iyi bir çalışan. Büyük bir
şirkette oldukça iyi bir maaşla çalışan iyi eğitimli ve nitelikli bir adam, 20
yılın sonunda, kırklı yaşlarında işten kovuluyor. İşine son veren yöneticisi;
“ O kadar iyi bir çalışansın ki senin yeni bir iş bulamaman
söz konusu bile olamaz. Biz sadece yeni bir yapılanmaya gidip, küçülmek
istiyoruz.” Dediğinde kendine biraz dinlenme fırsatı çıktığını düşünüp içten
içe biraz rahatlamıştır bile.
Ancak aradan iki kocaman yıl geçmesine rağmen O hala
işsizdir, sinirleri bozulmuş ve evdeki hayatta artık o kadar yolunda
gitmiyordur. Orta sınıfın küçük burjuva kültüründe çalışmayan işsiz bir adamın
hiçbir şeye hakkı yoktur. Böyle bir durumda; Ona ait olduğuna inandığı her şey
elinden birer birer alınır. Önce harcamalarında ufak ufak tasarruf etmeye
çalışır sonra sırasıyla arabası, evi, karısı, çocukları, arkadaşları,
saygınlığı ve herkese en tepelerden baktığı büyük Tanrısal egosu. Bu kaybetme
durumu son derece dramatik sonuçlara da yol açabilir.
Keyif, bağımlılık ve gereksiz harcamalar üzerine kurgulanmış
Batı ekonomilerinde çalışma hayatı sizin bütün vaktinizi alıyor gibi gözükür.
Aslında bütün Ofis çalışanları bilir ki sıkı bir çalışma temposu ile 3-4 saatte
işler bitirilebilir. Ancak şu soruyu sesli olarak asla telaffuz etmezler. Verimli
olmadıkları anlaşılırsa işlerinden olacakları korkusu ile herkes bu gizli
işsizliğini birbirinden özenle saklar.
O zaman neden bizi 8 saat boyunca kapalı bir yerde
hapsediyorlar? Sahi neden?
Cyril Northcote Parkinson’a ait
olan Parkinson Yasası bu zaman yönetimi işini basitçe şöyle açıklar; Bir işi
bitirmek için ne kadar zaman verilirse o işi yapmak o kadar sürer. Eğer
bitirmek için sadece bir saatiniz varsa çıkardığınız işe kendiniz de
inanamazsınız ama süre bir hafta ise haftanın en son günü son dakika da ancak
bitirirsiniz.
Çoğunluk paraya da böyle yaklaşır ne kadar varsa o kadar da
harcar. Özellikle profesyonel hayatın içinde iyi bir maaşla çalışıyorsanız
kazandığınız kadarını hatta biraz da fazlasını tüketirsiniz.
Sekiz saatlik çalışma hayatı insanın kişisel isteklerine
ayıracağı zamanı azaltır ve kişi de çalışmak benim bütün vaktimi alıyor, ölüp
gideceğim hayatı yaşamadan psikolojisi yaratır içten içe. Bu duyguyla baş etmek
isteyen sistemin insanları bütün sorunlarının çözümünün satın almaktan
geçtiğine inanarak yoğun bir tatminsizlik duygusu ile boğuşarak ayakta kalmaya
çalışır.
Gelişmiş Ülke bilim adamları bu duyguyu insanlarda
yoğunlaştırmak için gece gündüz demeden çalışırlar. Biz satın alırız, ekonomi
kazanır. Onlar söyler biz yaparız. Kitleler böylece nereye koyarsan orada
dururlar, bağırırlar, kızarlar öfkelenirler ve elbette keyiflenirler de.
Lakin boşa adam
beslemenin de fazla geldiği durumlar vardır. Nüfus artarken, teknoloji de
gelişmekte bu nedenle çalıştırılması gereken insan sayısı da çoğalmaktadır.
Gençler ilk çalışmaya başladıklarında, deneyimsiz olmanın getirdiği bir
çekingenlikle hem koşulları çok sorgulamaz hem de ücret maliyeti düşüktür. O
nedenle personel azaltma ihtiyacı varsa önce kıdemli olan orta yaşlılardan
başlanır.
Ve Bruno Davert’e bu piyango çıkmıştır. 2 yıldır işsizdir. Sürekli özgeçmiş
hazırlar, postaya verir, görüşmelere gider, bekler, bekler. Gergindir. Evde
Televizyon seyrederken çalıştığı sektörün en büyüklerinden birinin
Genel Müdürünü reklamlarda izler ve o işin kendisine ait olduğuna düşünür, buna
içtenlikle inanır. Bir plan yapmaya başlar.
Sistemin
kuralları için de kalarak sorununu çözemeyeceği belli olmuştur o nedenle
kuralların dışına çıkarak bir çözüm yaratmaya çalışır. O pozisyon ile arasına
giren, bir şekilde ondan daha iyi olduğunu düşündüğü, bir iş başvurusunda ona
göre daha öncelikli olarak tercih edilecek insanları ortadan kaldırmaya karar
verir. Bu insanları avlamak için kendi özelliklerinde en iyi profesyonelleri bulmasına
yarayacak bir iş ilanı verir. Hedefi bu insanları ortadan kaldırmaktır. Doğru
anladınız bu kişileri sistemden değil, dünyadan gönderecektir.
Costa Gavras
sistemi eleştirirken, suç olarak nitelendirilen öldürme eylemini son çıkış yolu
olarak göstermiştir kahramanına. Yönetmen sistemi eleştirirken ustalığı ile
aynı zamanda başarılı bir gerilim filmi de yaratmıştır. Donald Westlake’in “The
Ax” adlı romanından uyarlanan filmin Başrolünde Jose Garcia oynamaktadır.
Fransız yapımı film Cesar ödüllerinde 2006 yılı en iyi aktör ve en iyi senaryo
ödüllerini almıştır.
Tüketme üzerine
kurulmuş bir ilişkiler bütününde işsizliğin artması her şeyi çıkmaza
sokmaktadır. Zira parasal tabana indirgenmiş aile içi ilişkiler çatışmanın en
yüksek olduğu yerlerdir. Film bir yandan Bruno’yu oradan oraya dolaştırırken,
bu sahnelerin arasında lüks tüketime ait güzel kadın/adamların reklam panolarını
da gözümüze sokmaktadır.
Oğlunun da
bilgisayar oyunlarını çalarak suça bulaştığını öğrendiğinde tepkisi suç
delillerini ortadan kaldırıp çocuğun ceza almamasını sağlamak olur. O sırada
işsiz olduğunu söylediği Polis memuru ile olan diyalogu;
-
Siz polissiniz,
işsiz kalmazsınız
-
Doğru
ne de olsa büyüyen tek endüstri suç.
Acıyla karışık
gülümsetir.
Aslında sistem
kullan-at üstüne çalışmaktadır. Elbette buna insan da dâhildir. İşe yararken
sistem sizi yine kendi bildiği yöntemlerle mutlu eder. Hatta başka bir mutluluk
biçimi olduğunu dahi unutmanızı sağlar. Sistem dışına atıldığınızda ne
yaşadığınızın önemi yoktur.
Evet o sizin
sorununuzdur ve nasıl başa çıkacağınız ise size kalmıştır.