20 Mart 2016 Pazar

12 ÖFKELİ ADAM / 12 ANGRY MAN YÖNETMEN : HENRY FONDA


12 ÖFKELİ ADAM / 12 ANGRY MAN

ÖN YARGI GERÇEĞİ GÖRÜNMEZ KILAR



Kamera Newyork Yüksek Mahkemesi'nin heybetli sütunlarını aşağıdan  yukarı doğru çekerken; "Adalet gerçeğin temelidir" demeye çalışan bir cümle ile başlar film.
Yargıç Jüriyi karar odasına yollarken "Bir adam öldü, bir diğerinin hayatı tehlikede. Bu da sizin sorumluluğunuz da." der.
Sistem kararın oybirliği ile alınmasını zorunlu kılar. Üst Mahkeme yoktur. Jürinin kararı ölüm/kalım kararıdır.
Film boyunca ölümüne ya da yaşamasına karar verilecek olan delikanlının yüzünü görürüz, masumiyetini anlatmak ister gibidir.
1957 ABD yapımı Sidney Lumet'in yönettiği başrolünde Henry Fonda'nın ve diğer aktörlerin sağlam oyunculukları ile ölümsüzleştirdiği  klasiklerdendir. Tek mekan, isimsiz on iki  adam filmi  başından sonuna kadar  heyecanla  izletir.
Adalet sistemini toplumsal önyargıların içinde  sorgular. Sağlam durup haklı mücadelesini veren tek bir adam bile sonucu  değişebilir. Yeter ki karşısında duran kitlenin kafasına doğru bildikleri hakkında  şüphenin tohumlarını ekebilsin.
Aslında çoğumuz yaşadığımız güvenlikli mekanlarımızda ön yargılarımızın arkasına saklanarak vicdanımızı rahatlatmaya çalışmıyor muyuz?
Yardım kuruluşlarına yaptığımız bir kaç kuruşluk bağışlarla vicdanımızı rahatlatıp keyfimize bakmaya devam etmiyor muyuz?
Arka cephelerde neler oluyor bu soruları sormaktan özenle kaçınmıyor muyuz?
Kenar mahalleden bir çocuk/kadın ya da adam cinayet ile yargılanıyorsa mutlaka suçlu mudur?
Suç işlemek aslında bir alışkanlık mıdır?
Yaşadığın ortam ve şartlar suça itebilir  ya da o mahallede bizim suç dediğimiz şeyler  yaşamayı sağlayan  gereklilikler midir?
Doğası gereği yaşam bazen bunu da seçeneksizce sunabilir.Fakat bütün deliller yeterli olmasa da sırf orta sınıfın tuzu kuru kitlesi senin suça yatkın olduğunu düşünüyor  diye idam hükmünü hiç sorgulamadan verebilir  mi?
Şehrin kenara atılmış  mahallesinde  yaşayan 18 yaşında bir delikanlı. 9 yaşında annesi ölmüş, baba hapse girince yetimhaneye gitmiş, sabıka dosyası hırsızlık, gasp vb. suçlarla hayli kabarık. Şu anda da babayı öldürmekten suçlu bulunmak üzere.
Jüri üyeleri isimsiz, her birine numaralarla hitap edilmektedir.  Hepsi toplumda saygı gören işleri yapmaktadır. Hatta kendini diğerlerine tanıtmak için kartvizitini vermek, yaptığı işin reklamını yapmak dahi son derece doğaldır.
Bazı işler vardır ki; insanlar bunlara üçüncü sayfa haberleri gibi, kendilerinin o kadar dışında bakarlar ki, hiç duygusal bağ kurmazlar. İşletmelerin personel işlerine bakan  servisinde işe son verileceklerin listesi, hastanedeki ölüm raporları, hapishanedeki idam mahkumları gibi tıpkı. O insanların evleri, geçindirmek zorunda oldukları aileleri, onları seven yakınları yoktur sanki. Ya da yakınlarımız değillerdir. Jüri içinde  ölüm kararını oylamak,  son derece sıradan bir iştir.Herkes ikna olarak gelmiş bu işi bir an önce bitirip işlerine /evlerine / yaşamlarına / eğlencelerine dönmek istemektedir.
Akşamki beysbol  maçına  bileti olan adam sürekli saatine bakar, biletin yanmasını ve maçı kaçırmayı istemez.  Nitekim bitse de gitsek psikolojisi ile oyunu çoğunluğa uymak üzere değiştirir ve bundan hiç rahatsızlık duymaz. Ne var ki bunda diye de savunur kendini.
Mahkemenin tayin ettiği bir Avukat savunur çocuğu. Çok para kazandığı ya da ona şöhret kazandıracak bir iş değildir ve zaten de bu çocuğun bu suçu işlemesi kuvvetle muhtemeldir. Tanıkları ve delilleri çok da araştırmadan kabul edip sıradaki diğer işlere bakmalıdır. Davada sonuç aslında bellidir.
Vicdan ise 8 numaralı adamdır. "Suçsuz olabilir, ben yeterince ikna olmadım" der. Her yerde bir tane böyle birisi çıkar ve işleri bozar diye homurdanır üç tane tamirhanesi olan işi başından aşkın adam.
"Makul şüphe" tanımı ile olayı sorgulamaya başlar ve yavaş yavaş bu şüphenin tohumlarını diğer üyelerin de beyinlerine ekmeye başlar.
Vaka-i adiye'den sayılabilecek önemsiz, önyargılarla çoktan mahkum edilmiş bir çocuğun insan olma kimliği çıkar ortaya. Vicdanların sesi olur itiraz eden Jüri üyesi. Kesin gözü ile bakılan delilleri ve şahitleri sorgulatmaya başlar.
Herkes neden suçlu bulduğunu  söylesin ve 8 numarayı ikna etsin diye  karar verilir. Bu soruya mantıklı gerekçelerle yanıt vermekte  zorlandıkça birbirlerinden ve kendilerinden şüphelenmeye başlarlar.
Önyargı bütün gücüyle savaşır vicdanla. Kenar mahalledekiler böyledir der çoğunluk.  İçki ve sefahate  düşkündürler, zevk için adam öldürürler ve asla düzelmezler. Dürüstlük nedir bilmez sürekli yalan söylerler. Ben onların ciğerini bilirim diyen zihniyet suçtan emindir.
İnsan psikolojisini de sorgular adamakıllı. Tanıklık edenlerin ifadelerindeki kesinlik masaya düştüğünde her bir tanık içinde ayrı bir çözümleme yapar. Birinci tanık yaşlı adamın da önyargı ile cinayetten emin olduğu için verdiği ifadeye inandığını söyler. Mahkemeye çıkmak, görünür olmak, söylediklerinin dinlenmesi hayata atacağı yegane goldür belki de. "Hiç kimse olmak son derece üzücü bir şeydir" repliği vurucu cümlelerdendir.
Diğer tanık karşı evdeki  pencereden cinayeti gördüğünü söylemiştir. Tartışmaların sonunda kadının genç görünmek için gözleri bozuk olmasına rağmen gözlük takmadığını anlarlar. Yatakta yatarken gözlük takmasının da imkansız olduğunu fark ettiklerinde, bu tanıklığında önyargı ile zaten işlemiştir diye yapıldığı ortaya çıkar.
Film izleyici ile çocuğun suçlu olup olmadığının tartışmasını yapmaz aslında. Önermesi çocuğun bulunduğu çevre ve koşullar gereği var olan toplumsal  önyargının  gerçekleri görmeyi engellemesidir. Suçsuz bile olsa suçlu olduğu konusunda herkes hem fikirdir.
Yoksullar, herhangi bir nedenle öbür tarafa düşmüş olanlar, suçludurlar. Dünyadaki adaletsizliklerin sorumlusu sorgulayamayacak durumda olanlardır. Ne zaman derin bir öfke ile başlarını kaldırmaya kalksalar şiddetle cezalandırılmaları  gerekenlerdir.
Öyle ya yılanların başı küçükken ezilmezse sonra nasıl baş edilir. SUÇLU  der bu nedenle bir şekilde kendini büyük resimde bir yere sığıştırıp üç beş kuruşluk düzenini bozmak istemeyenler. Zaten onlar da öyledir dediklerinde huzur uykuları sarar her yanlarını.


                                     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder